Ak Parti Dönemi Dış Politika Gelişmeleri

Ak Parti Dönemi Dış Politika Gelişmeleri: 2002-2018 Türkiye

Ak Parti Dönemi Dış Politika Gelişmeleri: 2002-2018 Türkiye, uluslararası ilişkilerde çok boyutlu diplomasi ve stratejik iş birliklerinin ön plana çıktığı bir dönemdir. Bu süreçte, Avrupa Birliği müzakerelerinin başlaması, Orta Doğu krizlerine yönelik aktif politikalar ve Amerika Birleşik Devletleri ile kurulan stratejik ortaklıklar, Ak Parti Dönemi Dış Politika Gelişmeleri: 2002-2018 Türkiye’nin temel unsurlarını oluşturmuştur. Ak Parti Dönemi Dış Politika Gelişmeleri: 2002-2018 Türkiye, ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi, bölgesel iş birliği girişimleri ve güvenlik politikalarında gerçekleştirilen dönüşümlerle uluslararası arenada dikkat çeken bir süreç olmuştur.

Ak Parti Dönemi Dış Politika Gelişmeleri: 2002-2018 Türkiye

Ak Parti Dönemi Dış Politika Gelişmeleri (2002-2018)


Ak Parti Dönemi Dış Politika: Giriş

2002-2018 yılları, Türkiye’nin dış politikasında önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Ak Parti iktidarıyla birlikte dış politikada “Komşularla sıfır sorun” yaklaşımı benimsenmiş, çok boyutlu diplomasi hedeflenmiştir. Bu süreçte, Avrupa Birliği ile müzakere sürecinden Orta Doğu’daki krizlere kadar birçok alanda aktif bir dış politika uygulanmıştır.

Ak Parti Dönemi Dış Politika: Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri

Reformlar ve Müzakerelerin Başlaması

2002 yılında düzenlenen Kopenhag Zirvesi, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde dönüm noktası niteliğinde bir gelişmeye sahne olmuştur. Zirvede, Türkiye’nin üyelik müzakerelerine başlayacağı tarih belirlenmiş ve bu karar, Türkiye’nin iç politikada demokratikleşme reformlarını hızlandırmasına önemli bir motivasyon sağlamıştır. Bu süreçte, Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamında ifade özgürlüğü genişletilmiş, idam cezası kaldırılmış ve azınlık haklarının iyileştirilmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır.

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yönündeki çabaları, hem iç politikada reformları teşvik etmiş hem de uluslararası alanda Türkiye’nin konumunu güçlendirmiştir. Ancak üyelik sürecinin başlangıç döneminde elde edilen bu olumlu hava, ilerleyen yıllarda yerini zorluklara bırakmıştır.


Kıbrıs Sorunu ve İlişkilerde Tıkanıklık

Türkiye-AB ilişkilerinde Kıbrıs meselesi en kritik engellerden biri olarak öne çıkmıştır. 2004 yılında Annan Planı çerçevesinde yapılan referandum, Türk tarafının çözüm yanlısı tavrını ortaya koyarken, Rum tarafının plana karşı çıkması nedeniyle birleşme çabaları sonuçsuz kalmıştır. Bu durum, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde yeni bir tıkanma noktası yaratmıştır.

Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tam üye olarak kabul etmesi, Türkiye’nin üyelik müzakerelerini olumsuz yönde etkilemiştir. Ankara, Kıbrıs sorununun çözümünde aktif bir politika izlerken, AB’nin taraflı tutumunu eleştirmiştir. Bu süreç, ilişkilerde bir yandan karşılıklı güvenin zedelenmesine, diğer yandan Türkiye’nin reform gündeminin yavaşlamasına yol açmıştır.


Sonuç ve Genel Değerlendirme

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, 2002-2004 döneminde hızlı bir ivme kazanmış ancak Kıbrıs sorunu gibi yapısal engeller nedeniyle durağanlaşmıştır. Reform sürecinin devam ettirilmesi ve Kıbrıs meselesinin çözülmesi, Türkiye’nin üyelik hedefi için belirleyici faktörler arasında yer almaktadır. Bu dönemde elde edilen kazanımlar, Türkiye’nin uluslararası arenada önemli bir aktör olarak öne çıkmasını sağlamış ancak üyelik hedefinin gerçekleşmesi için daha kapsamlı adımların gerekliliğini ortaya koymuştur.

Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri İlişkileri

1 Mart Tezkeresi ve İlk Gerilimler

1 Mart 2003’te TBMM’de yapılan oylamada ABD’nin Irak işgali için Türkiye üzerinden asker konuşlandırma talebini içeren tezkere reddedilmiştir. Bu karar, Türkiye-ABD ilişkilerinde ciddi bir gerginliğe neden olmuş, iki müttefik arasında güven bunalımını başlatmıştır. Aynı yıl yaşanan ve Türk askerlerinin başına ABD güçleri tarafından çuval geçirilmesi olayı, “çuval krizi” olarak adlandırılmış ve Türk kamuoyunda ABD karşıtlığını artıran bir dönüm noktası olmuştur. Bu olay, ilişkilerde duygusal bir kırılmaya neden olmuş ve iki ülkenin savunma alanındaki iş birliğini zayıflatmıştır.

Suriye Krizi ve PYD/YPG Sorunu

2011 yılında Suriye iç savaşının başlaması, Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir gerilim kaynağı yaratmıştır. Türkiye, sınır güvenliği ve bölgedeki terör unsurlarına karşı operasyonlar düzenlerken, ABD’nin PYD/YPG’yi desteklemesi, Ankara’nın tepkisini çekmiştir. Türkiye, bu örgütlerin PKK’nın uzantısı olduğunu vurgularken, ABD, PYD/YPG’yi IŞİD ile mücadelede önemli bir müttefik olarak görmüştür. Bu yaklaşım, iki ülke arasındaki stratejik ortaklık anlayışını derinden sarsmıştır.

15 Temmuz Darbe Girişimi ve FETÖ Sorunu

15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişimi, Türkiye-ABD ilişkilerinde en kritik dönüm noktalarından biri olmuştur. Darbe girişiminin arkasında FETÖ’nün olduğu yönündeki Türkiye’nin resmi açıklamalarına rağmen, örgüt lideri Fetullah Gülen’in ABD’de yaşaması ve Türkiye’nin iade taleplerinin karşılanmaması, ilişkilerde gerginliği artırmıştır. Ankara, ABD’nin FETÖ liderine karşı hareketsizliğini eleştirirken, Washington ise hukuki süreçlerin zaman aldığını savunmuştur. Bu durum, iki ülke arasında derin bir güvensizlik yaratmıştır.

Genel Değerlendirme

Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri ilişkileri, 2002-2018 döneminde müttefiklikten uzaklaşarak karşılıklı güvensizlik üzerine inşa edilen bir yapıya bürünmüştür. 1 Mart tezkeresiyle başlayan kırılma, Suriye krizi ve FETÖ liderinin iadesi gibi konularla derinleşmiştir. İki ülke, bu dönemde NATO müttefikliği ve bölgesel iş birliği alanlarında birçok konuda anlaşmazlık yaşamış, ancak stratejik iş birliğini tamamen koparmaktan kaçınmıştır. Bu ilişki, karmaşıklığı ve çatışmalı dinamikleriyle Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinden biri olmuştur.

Türkiye-Rusya Federasyonu İlişkileri

Ekonomik İş Birliği ve Stratejik Projeler

Türkiye ve Rusya, 2002-2018 döneminde ekonomik iş birliği alanında önemli adımlar atmıştır. Doğalgaz ticareti, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin temel taşlarından biri olmuştur. Türkiye’nin enerji ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayan Rusya, Türk ekonomisi için stratejik bir partner haline gelmiştir. Bu dönemde başlatılan Türk Akımı Projesi, yalnızca enerji alanında değil, aynı zamanda diplomatik ilişkilerde de yeni bir dönemin kapısını aralamıştır. Bu boru hattı projesi, Türkiye’nin enerji arz güvenliğini artırırken, Rusya’nın Avrupa’ya enerji ihracatında Türkiye’yi kilit bir transit ülke konumuna getirmiştir.

Turizm sektörü de iki ülke arasındaki ilişkilerde önemli bir yer tutmuştur. Rusya, Türkiye’ye en fazla turist gönderen ülkelerden biri haline gelmiş ve bu durum, ekonomik bağların daha da güçlenmesini sağlamıştır. Özellikle 2010’lu yıllarda artan ticaret hacmi, iki ülkenin karşılıklı bağımlılık ilişkisini güçlendiren bir unsur olmuştur.


Suriye Krizi ve Uçak Düşürme Olayı

2015 yılında Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus savaş uçağının düşürülmesi, Türkiye-Rusya ilişkilerinde ciddi bir kriz yaratmıştır. Bu olay, iki ülke arasında diplomatik ve ekonomik alanda büyük gerilimlere yol açmış, Rusya Türkiye’ye yönelik yaptırımlar uygulamıştır. Ancak her iki ülke de ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde çaba sarf etmiş, 2016 yılından itibaren diplomatik temaslar hızlanmıştır.

Suriye’deki iç savaş, Türkiye ve Rusya’nın zaman zaman karşıt pozisyonlar almasına rağmen, ortak hareket etme isteğini de ortaya koymuştur. Astana Süreci gibi girişimlerle taraflar, Suriye’deki çatışmaların sona erdirilmesine yönelik bir iş birliği platformu oluşturmuşlardır. Bu süreç, iki ülkenin krizleri yönetme ve bölgesel iş birliği sağlama konusundaki istekliliğini göstermiştir.


S-400 Anlaşması ve Stratejik Ortaklık

2017 yılında Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alması, iki ülke arasındaki ilişkilerde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu anlaşma, Türkiye’nin NATO müttefikleriyle ilişkilerinde ciddi bir gerilim yaratırken, Rusya ile stratejik iş birliğinin derinleştiği bir adım olarak değerlendirilmiştir. Türkiye, bu hamleyle savunma sanayisinde çeşitlilik sağlamayı ve ulusal güvenliğini güçlendirmeyi hedeflemiştir.

S-400 anlaşması, Türkiye’nin dış politika stratejisinde daha bağımsız bir yol izlediği yorumlarına yol açmıştır. Aynı zamanda bu adım, Türkiye ile Batılı müttefikleri arasında yeni tartışmaların fitilini ateşlemiş ve iki ülkenin uluslararası sistemdeki konumlanmalarını yeniden şekillendirmiştir.


Sonuç

Türkiye-Rusya ilişkileri, 2002-2018 döneminde hem iş birliği hem de krizlerle şekillenmiştir. Ekonomik bağların güçlendirilmesi, Suriye’de ortak hareket etme çabaları ve S-400 anlaşması gibi stratejik adımlar, bu ilişkinin çok boyutlu bir yapıya bürünmesini sağlamıştır. İki ülke, farklı konularda zaman zaman karşıt pozisyonlarda bulunsa da ortak çıkarlar doğrultusunda diplomatik kanalları açık tutarak ilişkilerini geliştirmiştir. Türkiye-Rusya ilişkileri, bu dönemde bölgesel ve küresel güç dengelerinde önemli bir yer edinmiştir.

Türkiye-Orta Doğu Ülkeleri İlişkileri

Arap Baharı ve Bölgesel Yaklaşımlar

2002-2018 dönemi, Türkiye’nin Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde önemli dönüşümlerin yaşandığı bir süreçtir. Türkiye, Arap Baharı sürecinde “model ülke” olarak tanımlanmış ve bölgede demokratikleşme çabalarına destek vermeyi hedeflemiştir. Tunus, Libya ve Mısır gibi ülkelerde başlayan halk hareketlerini destekleyen Türkiye, bu ülkelerdeki siyasi değişim süreçlerinde aktif bir rol üstlenmiştir. Ancak, Mısır’da 2013 yılında yaşanan askeri darbe, Türkiye’nin bu bölgedeki etkisini sınırlayan önemli bir gelişme olmuştur. Türkiye, darbenin ardından Mısır ile ilişkilerini düşük seviyeye indirmiş ve bu durum, iki ülke arasındaki diplomatik bağların zayıflamasına yol açmıştır.

Arap Baharı sürecinde izlenen aktif politika, Türkiye’yi Orta Doğu’da demokratikleşme adına öne çıkan bir aktör haline getirmiştir. Ancak, Suriye iç savaşının derinleşmesi ve bölgesel dinamiklerin karmaşık bir hal alması, Türkiye’nin bu stratejisini yeniden değerlendirmesine neden olmuştur.


Suriye Politikası

Suriye krizi, Türkiye-Orta Doğu ilişkilerinin en önemli konularından biri olmuştur. 2011 yılında başlayan iç savaş, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden bir boyuta ulaşmıştır. Türkiye, başta insani yardım olmak üzere, savaştan etkilenen milyonlarca Suriyeli için bir güvenli liman haline gelmiştir. Bugün itibarıyla Türkiye, dünyadaki en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülkedir.

Türkiye, Suriye’deki güvenlik tehditlerine karşı sınır ötesi askeri operasyonlar düzenlemiştir. Fırat Kalkanı (2016), Zeytin Dalı (2018) ve diğer operasyonlarla Türkiye, bölgedeki terör örgütlerini etkisiz hale getirmeyi ve sınır bölgelerinde güvenliği sağlamayı hedeflemiştir. Bu harekâtlar, Türkiye’nin Suriye’deki PYD/YPG güçlerine karşı kararlı duruşunu göstermektedir.


İran ile İş Birliği ve Rekabet

Türkiye ve İran, 2002-2018 yılları arasında hem iş birliği hem de rekabet içinde olmuştur. Ekonomik alanda enerji iş birlikleri ön plana çıkarken, özellikle doğalgaz ticareti ve sınır ötesi ticaret hacmi iki ülke arasındaki bağı güçlendirmiştir. Ancak, Irak ve Suriye’deki krizlerde iki ülkenin farklı pozisyonlar alması, bölgesel rekabeti artırmıştır. Türkiye, İran’ın bölgedeki etkisini sınırlamaya çalışırken, İran da Suriye’deki rejimi desteklemiş ve Türkiye’nin muhalif gruplara verdiği desteğe karşı çıkmıştır.

İran’la olan ilişkiler, bölgedeki mezhepsel farklılıklar nedeniyle zaman zaman gerilse de, iki ülke ticari iş birliğini sürdürmüştür. Türkiye, bu dönemde İran’a yönelik Batı yaptırımlarını dengeleyecek adımlar atarak dengeli bir dış politika izlemeye çalışmıştır.


Sonuç

Türkiye-Orta Doğu ilişkileri, 2002-2018 döneminde dinamik ve karmaşık bir yapıya sahne olmuştur. Arap Baharı sürecinde bölgedeki demokratikleşme çabalarına destek veren Türkiye, Suriye iç savaşı ve İran’la yaşanan bölgesel rekabet gibi krizlere doğrudan müdahil olmuştur. Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları ve mülteci politikaları, Orta Doğu’daki etkisini artırırken, aynı zamanda yeni zorluklarla karşılaşmasına neden olmuştur. Bu dönemde Türkiye, bölgedeki hem insani hem de güvenlik odaklı politikalarıyla küresel dikkatleri üzerine çekmiştir.

Türkiye-Balkan Ülkeleri İlişkileri

Bölgesel Sahiplenme ve Ekonomik İş Birliği

Türkiye, 2002-2018 döneminde Balkan ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmek için kapsamlı bir dış politika stratejisi izlemiştir. Bölgesel sahiplenme anlayışı çerçevesinde, Balkan ülkeleriyle ekonomik, siyasi ve kültürel bağlar güçlendirilmiştir. Türkiye’nin Balkanlar politikasında en önemli önceliklerden biri, bu ülkelerdeki istikrarı desteklemek ve bölgesel iş birliğini teşvik etmek olmuştur. Türkiye, bu hedef doğrultusunda altyapı projelerine destek sağlamış, enerji ve ulaşım gibi stratejik sektörlerde yatırımlar yapmıştır.

Ekonomik alanda Türkiye, Balkan ülkeleriyle ticaret hacmini artırmayı hedeflemiştir. Türk şirketlerinin Balkanlarda faaliyet göstermesi ve Türkiye’nin bu bölgedeki yatırımlarını artırması, ilişkilerin ekonomik boyutunu güçlendiren önemli faktörler arasında yer almıştır. Ayrıca, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) aracılığıyla bölgede çeşitli projeler gerçekleştirilmiş ve yerel ekonomilere katkı sağlanmıştır.


Osmanlı Mirası ve Kültürel Yaklaşımlar

Balkanlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihsel mirası nedeniyle Türkiye için özel bir öneme sahiptir. Türkiye, bu mirası sahiplenerek Balkan ülkelerinde kültürel bağları yeniden canlandırmayı hedeflemiştir. Bu kapsamda, Osmanlı dönemine ait cami, medrese ve diğer tarihi yapılar restore edilmiş, kültürel mirasın korunmasına yönelik projeler hayata geçirilmiştir.

Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman topluluklarla ilişkilerin güçlendirilmesi de Türkiye’nin öncelikleri arasında yer almıştır. Türkiye, bu toplulukların eğitim, kültür ve dini özgürlüklerini desteklemek için çeşitli programlar uygulamıştır. Özellikle, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlar aracılığıyla Türk kültürünü tanıtıcı etkinlikler düzenlenmiş, Türkiye’nin yumuşak güç kapasitesi artırılmıştır.


Diplomatik İlişkiler ve Bölgesel İstikrar

Türkiye, Balkan ülkeleriyle diplomatik ilişkilerini geliştirmek için çok taraflı platformlarda aktif bir rol oynamıştır. NATO ve Avrupa Birliği üyelik süreçlerinde Balkan ülkelerine destek veren Türkiye, bu ülkelerin bölgesel istikrara katkı sağlamasını hedeflemiştir. Türkiye’nin Bosna-Hersek, Kosova ve Makedonya gibi ülkelerde barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları, Balkan politikasında önemli bir yer tutmuştur.


Sonuç

Türkiye-Balkan ülkeleri ilişkileri, 2002-2018 döneminde tarihsel bağların ve stratejik iş birliğinin öne çıktığı bir süreç olmuştur. Ekonomik yatırımlar, kültürel miras projeleri ve diplomatik girişimler, Türkiye’nin Balkanlar’daki etkinliğini artırmıştır. Türkiye, bu dönemde hem bölgesel sahiplenme anlayışı hem de kültürel bağları güçlendiren politikalarıyla Balkan ülkeleriyle ilişkilerini derinleştirmiştir. Bu süreç, Balkanlar’da Türkiye’nin yumuşak gücünü artırdığı ve bölgesel barışa katkı sağladığı bir dönem olarak dikkat çekmiştir.

Türkiye-Türk Cumhuriyetleri İlişkileri

Enerji ve Ekonomik İş Birliği

Türkiye, 2002-2018 döneminde Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini geliştirmek için enerji ve ekonomik iş birliği alanlarında stratejik adımlar atmıştır. Bu süreçte, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve diğer Türk Cumhuriyetleriyle enerji alanındaki projeler ön plana çıkmıştır. Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP), bu dönemin en dikkat çeken projelerinden biri olmuştur. Türkiye, TANAP ile hem kendi enerji arz güvenliğini sağlamayı hem de Avrupa’nın enerji ihtiyacını karşılamada kritik bir transit ülke olmayı hedeflemiştir.

Türk Cumhuriyetleri ile ticaret hacmini artırma çabaları da bu dönemde hız kazanmıştır. Türkiye, Orta Asya ülkelerine ihracatını artırarak, bu ülkelerden enerji ve hammadde ithalatını dengeli bir ticaret politikasıyla yürütmüştür. Türk müteahhitlik sektörü, Türk Cumhuriyetlerinde önemli projelere imza atarak ekonomik iş birliğinin derinleşmesine katkıda bulunmuştur.


Kültürel Bağların Güçlendirilmesi

Kültürel ve tarihi bağların yeniden canlandırılması, Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerinde bir diğer öncelik olmuştur. 2009 yılında kurulan Türk Konseyi, Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasındaki bağları güçlendiren kurumsal bir yapı haline gelmiştir. Bu dönemde eğitim alanında iş birliği artmış, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) aracılığıyla Orta Asya’da birçok projeye imza atılmıştır.

Eğitim alanında ise Türkiye, Türk Cumhuriyetlerinden gelen öğrencilere burs imkanları sağlayarak akademik iş birliğini teşvik etmiştir. Ayrıca, ortak tarih ve kültürü koruma adına gerçekleştirilen kültürel projeler, halklar arasındaki bağı güçlendirmiştir. Özellikle dil, tarih ve sanat alanında yapılan çalışmalar, bu ilişkilerin toplumsal boyutunu derinleştirmiştir.


Türk Dünyası İş Birliği ve Gelecek Vizyonu

Türkiye, Türk Cumhuriyetleriyle iş birliğini sadece ekonomik ve kültürel boyutta değil, aynı zamanda stratejik bir vizyonla ele almıştır. Türk Konseyi çerçevesinde geliştirilen ortak projeler, Türk dünyasının bir bütün olarak uluslararası alanda daha etkili bir güç haline gelmesine katkı sağlamayı amaçlamıştır. Ortak bayramlar, zirveler ve projeler, Türk dünyasının birliği için önemli bir adım olmuştur.


Sonuç

2002-2018 dönemi, Türkiye-Türk Cumhuriyetleri ilişkilerinin güçlendiği, ekonomik ve kültürel bağların pekiştiği bir dönem olmuştur. TANAP gibi enerji projeleri, ticaret hacminin artırılması ve Türk Konseyi’nin kurulması, bu süreçte öne çıkan gelişmelerdir. Türkiye, Türk dünyasıyla ilişkilerini tarihsel ve stratejik bağlamda güçlendirmeye devam ederek, bu birlikteliği gelecekte daha da ileriye taşımayı hedeflemiştir. Bu dönemde atılan adımlar, Türk dünyasının uluslararası arenadaki etkinliğini artırmaya yönelik uzun vadeli bir vizyonun parçası olmuştur.

Sonuç

2002-2018 yılları, Türkiye’nin çok boyutlu bir dış politika anlayışı geliştirdiği bir dönem olarak dikkat çekmiştir. Avrupa Birliği ile müzakerelerin başlaması, Orta Doğu’daki aktif rolü ve Rusya ile geliştirdiği stratejik ilişkiler, Türkiye’nin uluslararası arenadaki konumunu güçlendirmiştir. Ancak, bölgesel krizler ve Batı ile yaşanan gerilimler, dış politikanın karmaşıklığını artırmıştır. Bu süreç, Türkiye’nin uluslararası sistemdeki rolünü yeniden şekillendiren bir dönem olarak tarihe geçmiştir.

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar

  1. Ahmad, F. (2007). Demokrasiye Geçiş Sürecinde Türkiye. İstanbul: Hil YayınlarıS., & Taşkın, Y. (2014). 1960’tan Günümüze Türkiye Tarihi. İstanbul: İletişim Yayınları .
  2. Bayrakraz, H. M. (2018). AB’nin Gölgesinde Kıbrıs Politikası. Kuruluşundan Bugüne AK Parti: Dış Politika. (Edt.: Kemal İnat ve diğerleri). İstanbul: SETA Kitapları .
  3. Uzgel, İ. (2006). yla İlişkiler”. Türk Dış Politikası Cilt II (1980-2001), (Edt. Baskın Oran), İstanbul: İletişim Yayınları .
  4. Yavuz, M. H. (2001). “Değişen ve Dış Politika: Neo-Osmanlıcılığın Yükselişi”. Türkiye’nin Dış Politika Gündemi (Edt.: Şaban H. Çalış, İhsan Dağı, Ramazan Gözen). Ankara: Liberte Yayınları .
  5. Yayman, H. (2016). *Türkiye’nin Kürt Sorunİstanbul: Doğan Kitap .

Akademik Çalışmalar

2002-2018 yılları arasında Türkiye’nin dış politikası, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarında belirgin değişimler ve dönüşümler yaşamıştır. Bu dönemde Türkiye, geleneksel Batı eksenli dış politikasını çeşitlendirerek, çok yönlü ve proaktif bir strateji benimsemiştir.

DergiPark

Avrupa Birliği ile İlişkiler:

AK Parti’nin ilk yıllarında, Avrupa Birliği (AB) üyelik süreci hız kazanmış, demokratikleşme ve reformlar ön planda tutulmuştur. 2005 yılında tam üyelik müzakereleri başlamış, ancak ilerleyen yıllarda Kıbrıs sorunu ve AB içindeki siyasi dinamikler nedeniyle süreç yavaşlamıştır.

DergiPark

Orta Doğu Politikası:

Türkiye, Orta Doğu’da daha aktif bir rol üstlenmiş, komşularla “sıfır sorun” politikası izlemeye çalışmıştır. Ancak, Arap Baharı ve Suriye iç savaşı gibi gelişmeler, Türkiye’nin bölgedeki politikalarını yeniden değerlendirmesine neden olmuştur.

DergiPark

ABD ile İlişkiler:

2003 yılında TBMM’de 1 Mart tezkeresinin reddedilmesi ve 2003’teki “çuval olayı” gibi olaylar, Türkiye-ABD ilişkilerinde gerilimlere yol açmıştır. Ayrıca, Suriye krizinde ABD’nin PYD/YPG ile iş birliği yapması ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ liderinin iadesi talepleri, ilişkileri daha da karmaşık hale getirmiştir.

Rusya ile İlişkiler:

Türkiye ve Rusya arasında ekonomik iş birliği projeleri, özellikle enerji alanında, geliştirilmiştir. 2015 yılında Rus savaş uçağının düşürülmesiyle yaşanan kriz, diplomatik çabalarla aşılmış ve ilişkiler normalleşme sürecine girmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alması, iki ülke ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Bölgesel ve Küresel Aktörlerle İlişkiler:

Türkiye, Balkanlar, Kafkasya ve Afrika gibi bölgelerde etkinliğini artırmış, Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerini derinleştirmiştir. Bu dönemde, ekonomik ve kültürel diplomasi araçları etkin bir şekilde kullanılmıştır.

DergiPark

Sonuç olarak, 2002-2018 yılları arasında Türkiye’nin dış politikası, geleneksel yaklaşımların ötesine geçerek, bölgesel ve küresel düzeyde daha aktif, çok yönlü ve proaktif bir stratejiye evrilmiştir. Bu süreçte, iç ve dış dinamiklerin etkisiyle Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki konumu ve rolü yeniden şekillenmiştir.

DergiPark

İlgili Bağlantılar

2002-2018 Türkiye: Ak Parti Dönemi İç Politika Gelişmeleri(Yeni sekmede açılır)

1923-1932 Türk Dış Politikası: Lozan’dan Sadabad’a(Yeni sekmede açılır)

1932-1938 Türk Dış Politikası: Montrö ve Sadabad Dönemi(Yeni sekmede açılır)

Demokrat Parti Dış Politikası (1950-1960): NATO ve Ortadoğu(Yeni sekmede açılır)

Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) Dünya ve Türkiye:(Yeni sekmede açılır)

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top