I.Selim’in Son Yılları

I.Selim’in Son Yılları ve Osmanlı Devleti’nin Gelişimi

I.Selim’in son yılları, Osmanlı Devleti’nin doğuda ve batıda siyasi gücünü pekiştirdiği, ilim ve kültür alanında önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Padişah, veba salgını nedeniyle Edirne’ye çekilmiş, burada Avrupa’daki diplomatik gelişmeleri yakından takip etmiştir. I.Selim’in son yılları, Osmanlı donanmasının güçlendirilmesi ve askeri yatırımlarla devletin geleceğini şekillendiren adımların atıldığı bir süreç olmuştur. Aynı zamanda Tebriz, Şam ve Kahire gibi önemli kültürel merkezlerden getirilen alim ve sanatkarlar Osmanlı’nın ilmi birikimine katkıda bulunmuştur. Ancak, I.Selim’in son yılları sağlık sorunlarının gölgesinde geçerek, padişahın Çorlu’da vefatıyla sonuçlanmış ve tahtın tek varisi olan Şehzade Süleyman’ın Osmanlı tahtına çıkmasına zemin hazırlamıştır.

I.Selim’in Son Yılları ve Osmanlı Devleti’nin Gelişimi

I.Selim’in Son Yılları: Giriş

I.Selim’in son yılları, Osmanlı Devleti’nin siyasi ve askeri açıdan en önemli dönüşüm süreçlerinden biri olarak kabul edilir. Padişah, doğuda Safeviler ve güneyde Memlükler ile yaptığı başarılı seferlerle Osmanlı topraklarını genişletmiş, hilafeti Osmanlılara kazandırarak İslam dünyasında yeni bir liderlik anlayışı geliştirmiştir. Ancak bu başarıların ardından, devletin idaresinde karşılaşılan zorluklar ve padişahın sağlık durumundaki bozulmalar, yönetim üzerinde belirgin etkiler bırakmıştır.

Avrupa’da yaşanan gelişmeler, özellikle Papa X. Leo’nun Osmanlılara karşı bir Haçlı ittifakı oluşturma çabaları, Osmanlı yönetiminin Batı dünyasıyla olan diplomatik ilişkilerini daha da karmaşık hale getirmiştir. I. Selim, doğudaki kazanımlarını pekiştirmek ve batı sınırlarını güvence altına almak amacıyla çeşitli diplomatik adımlar atmış, aynı zamanda donanmayı güçlendirme yönünde önemli yatırımlara girişmiştir.

Padişahın son yıllarında ortaya çıkan sağlık sorunları, devlet yönetiminde belirsizlik yaratmış ve bu durum tahtın geleceğine dair önemli stratejik kararların alınmasını zorunlu kılmıştır. I.Selim’in hastalığı ilerledikçe, tahtın tek varisi olan Şehzade Süleyman’ın hazırlık süreci hızlandırılmış ve padişahın ani vefatı, Osmanlı yönetiminde dikkatle planlanmış bir geçiş sürecini beraberinde getirmiştir.

Bu dönemde alınan kararlar, Osmanlı Devleti’nin geleceğini doğrudan etkilemiş, özellikle Osmanlı-İslam dünyasındaki liderlik pozisyonunun pekiştirilmesi açısından kritik bir dönüm noktası olmuştur.

I.Selim’in Son Yılları: Edirne’ye Gidiş ve Diplomatik Gelişmeler

I.Selim’in saltanatının son dönemlerinde Osmanlı topraklarında ortaya çıkan veba salgını, padişahı İstanbul’dan ayrılarak Edirne’ye gitmeye zorlamıştır. Salgının yayılmasını önlemek ve devlet işlerini sağlıklı bir ortamda yürütmek amacıyla Edirne’ye geçen I. Selim, burada Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki siyasi ve diplomatik ilişkilerine odaklanmıştır. Edirne, Osmanlı’nın Batı dünyasıyla doğrudan temas kurduğu stratejik bir konumda olduğu için padişah, burada yoğun diplomatik faaliyetlerde bulunmuştur.

Bu dönemde Osmanlı topraklarına yönelik Avrupa’dan gelen tehditler giderek artmaktaydı. Papa X. Leo liderliğinde Osmanlılara karşı bir Haçlı ittifakının oluşturulması planlanmış ve bu girişim Osmanlı istihbaratı tarafından yakından takip edilmiştir. I. Selim, Edirne’de bulunduğu süre zarfında Batı’dan gelen elçileri kabul etmiş ve özellikle Haçlı tehdidine karşı diplomatik temaslarını artırmıştır. Papa’nın, Macar Krallığı ve Venedik Cumhuriyeti gibi devletleri Osmanlı karşıtı bir ittifaka çekmeye çalıştığı bilgisi alınmış ve buna karşı önlemler geliştirilmiştir. Osmanlı Devleti, bu tehditleri bertaraf etmek amacıyla Venedik ile ticari ilişkileri sürdürmeye ve Osmanlı-Macar sınırında istikrarı korumaya yönelik stratejiler geliştirmiştir.

Edirne’de padişahın huzuruna çıkan Venedik elçileri, Osmanlı-Venedik ticari ilişkilerinin devam etmesi yönünde taleplerde bulunmuş ve Venedik’in Osmanlı ile barış içinde kalmayı tercih ettiği mesajını iletmiştir. Özellikle Akdeniz ticaret yolları üzerinde Osmanlı hâkimiyetinin giderek artması, Venedik için ekonomik açıdan kritik bir önem taşımaktaydı. Macar Krallığı ile yapılan diplomatik görüşmelerde ise Osmanlı-Macar sınırında barışın korunması hedeflenmiş, ancak Macarların Papa’nın teşvikleriyle Osmanlı karşıtı bir tutum sergilemeye başladığı gözlemlenmiştir.

Bu diplomatik temaslar, Osmanlı Devleti’nin Batı dünyasındaki çıkarlarını koruma ve olası bir Haçlı tehdidine karşı önlemler alma amacıyla gerçekleştirilmiş olup, I.Selim’in dış politikadaki stratejik hassasiyetini ortaya koymaktadır. Edirne’de yürütülen bu diplomatik faaliyetler, Osmanlı’nın Avrupa siyasetindeki dengeleri gözetme çabasının bir göstergesi olmuştur.

Osmanlı-Avrupa İlişkileri

I.Selim’in son yıllarında Osmanlı Devleti, doğuda Safeviler ve güneyde Memlükler ile mücadele ederken, Batı dünyasında da dikkatle takip edilen bir güç haline gelmiştir. Avrupa’daki gelişmeler, Osmanlı Devleti’nin politik stratejilerini doğrudan etkilemiş ve bu dönemde Osmanlı-Avrupa ilişkileri yeni bir boyut kazanmıştır. Papa X. Leo, Osmanlı’nın doğudaki fetihlerinden rahatsız olmuş ve Osmanlı yayılmasını durdurmak amacıyla bir Haçlı Seferi düzenlenmesi için yoğun çaba harcamıştır. Papa’nın bu girişimleri, özellikle Macar Krallığı ve Venedik Cumhuriyeti gibi devletler nezdinde destek bulmuş, Osmanlı Devleti’ne karşı bir ittifak oluşturma gayreti içerisine girilmiştir.

Papa X. Leo’nun Osmanlılara karşı yürüttüğü diplomatik girişimlere rağmen, Avrupa’da iç çekişmeler ve çıkar çatışmaları Osmanlı’ya karşı birleşik bir cephe oluşturulmasını zorlaştırmıştır. Fransızlar ve Kutsal Roma İmparatorluğu arasındaki rekabet, Osmanlı Devleti’ne karşı ortak bir hareket planlanmasını engellemiş ve Osmanlı’nın Avrupa ile olan ilişkilerinde denge politikası sürdürmesine olanak tanımıştır.

Bu dönemde Osmanlı-Venedik ilişkileri özellikle ticaret bağlamında önem kazanmıştır. Venedik Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti ile ticari ilişkilerini koruma ve sürdürme yönünde büyük çaba göstermiştir. Akdeniz ticaret yolları üzerindeki Osmanlı hâkimiyetinin güçlenmesi, Venedik’in Osmanlı ile barış içinde kalma arayışını artırmış ve Osmanlı’nın stratejik konumunu pekiştirmiştir. Kıbrıs Adası, Osmanlı-Venedik ilişkilerinde önemli bir mesele olarak ortaya çıkmış ve Venedik, adadaki varlığını sürdürmek için Osmanlı ile diplomatik ilişkilerini sıkı tutmaya çalışmıştır.

Osmanlı Devleti, Avrupa’daki iç karışıklıkları ve güç dengelerini dikkatle takip ederek, Batı sınırlarını güvence altına almak adına çeşitli politikalar izlemiştir. Macar Krallığı ile olan sınır gerginlikleri, Osmanlıların diplomatik yollarla çözüme kavuşturmaya çalıştığı bir diğer önemli konudur. Avrupa’da yaşanan siyasi belirsizlikler ve Osmanlı’nın artan gücü, bu dönemde Osmanlı diplomasisinin esnek ve stratejik kararlar almasını gerektirmiştir.

Sonuç olarak, I.Selim’in son yıllarında Osmanlı-Avrupa ilişkileri, bir yandan Haçlı tehdidine karşı önlemler alma, diğer yandan Venedik gibi devletlerle ticari ve diplomatik bağları sürdürme çabalarıyla şekillenmiştir. Avrupa’daki iç çekişmeler Osmanlı Devleti’ne Batı cephesinde avantaj sağlarken, Osmanlı’nın doğuda elde ettiği zaferler, Batılı devletler tarafından dikkatle izlenmiştir.

Denizcilik ve Savunma Yatırımları

I. Selim’in son yıllarında Osmanlı Devleti, denizcilik alanında önemli yatırımlar yaparak donanmasını güçlendirme çabalarına hız vermiştir. Akdeniz’de Osmanlı hâkimiyetini pekiştirmek ve özellikle Venedik, Ceneviz ve İspanyol donanmalarına karşı üstünlük sağlamak amacıyla yeni tersaneler inşa edilmiştir. Bu bağlamda Galata’dan Kağıthane’ye kadar uzanan geniş bir alanda tersane çalışmaları başlatılmış, Osmanlı donanmasının kapasitesini artırmaya yönelik reformlar gerçekleştirilmiştir. Yeni gemi inşa teknikleri benimsenerek, Osmanlı filosunun hem sayısal hem de niteliksel olarak güçlendirilmesi sağlanmıştır.

Osmanlıların bu dönemde Akdeniz’deki stratejik pozisyonlarını koruma çabaları, devletin genişleme politikaları ile doğrudan bağlantılıdır. Doğu’da Safeviler ve Memlüklerle yapılan seferler sonucu Osmanlı Devleti, Akdeniz’deki çıkarlarını da koruma ihtiyacı duymuş ve deniz ticaret yollarının güvenliğini sağlamak için önemli tedbirler almıştır. Osmanlı donanması, özellikle Venedik ve İspanya gibi güçlü denizci devletlere karşı bir caydırıcı güç olarak konumlandırılmış, Kuzey Afrika kıyılarında ve Doğu Akdeniz’de Osmanlı varlığını pekiştirmek amacıyla çeşitli askeri ve lojistik düzenlemeler yapılmıştır.

Tersane faaliyetleri kapsamında, yeni gemi türlerinin inşa edilmesine yönelik çalışmalar yürütülmüş, gemilerin daha hızlı ve dayanıklı olması için yenilikçi tasarımlar benimsenmiştir. Donanmaya yeni kalyonlar eklenmiş ve denizcilik faaliyetlerini desteklemek için gerekli insan gücü ve malzeme tedariki konularında ciddi adımlar atılmıştır. Osmanlı Devleti, Akdeniz’deki hakimiyetini artırma hedefi doğrultusunda kıyı savunmalarını güçlendirmiş, liman kentlerinde stratejik önlemler alarak Osmanlı sahillerinin güvenliğini sağlamıştır.

I. Selim, donanmanın geliştirilmesi için İstanbul’da tersane faaliyetlerine büyük önem vermiş ve devletin mali imkanlarını bu doğrultuda seferber etmiştir. Bu çabalar, Osmanlı Devleti’nin ilerleyen yıllarda Akdeniz’de daha etkin bir güç haline gelmesine zemin hazırlamış ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı donanmasının zirveye ulaşmasının temellerini atmıştır.

İlim ve Kültür Faaliyetleri

I. Selim’in saltanatı sadece askeri fetihlerle değil, aynı zamanda ilim ve kültür alanındaki faaliyetleriyle de dikkat çekmiştir. Padişah, Tebriz, Şam, Kudüs ve Kahire gibi dönemin önemli ilim ve sanat merkezlerinden birçok sanatkar, alim ve bilim insanını İstanbul’a getirtmiştir. Bu hamle, Osmanlı’nın kültürel ve entelektüel birikimini artırmış, bilim ve sanatın gelişimine büyük katkılar sağlamıştır. Osmanlı Devleti, doğu ve batı medeniyetleri arasındaki bilgi akışını sağlamak adına bu önemli merkezlerden gelen alimlerle ilmi tartışmaları zenginleştirmiştir.

Özellikle Tebriz Seferi sonrasında Osmanlı topraklarına getirilen bilim insanları, Osmanlı ilim hayatına önemli katkılar sunmuş ve saray çevresinde entelektüel bir atmosferin oluşmasına katkı sağlamıştır. Şam ve Kudüs’ten getirilen alimler, dini ve felsefi konularda Osmanlı medreselerinde yeni bir dinamizm yaratırken, Kahire’den gelen kültürel birikim Osmanlı bilim ve sanat dünyasını önemli ölçüde etkilemiştir.

I. Selim’in edebi yönü de dikkat çeken bir unsurdur. Padişah, “Selimî” mahlasıyla şiirler yazmış ve divan edebiyatı geleneği içinde önemli bir yere sahip olmuştur. Yazdığı şiirlerde tasavvufi ve didaktik unsurlara yer vermiş, döneminin kültürel atmosferine uygun eserler vermiştir. I. Selim’in şiirleri, devlet yönetimi ve savaş hayatının yanı sıra onun iç dünyasına dair de ipuçları sunmakta ve edebi yönünü gözler önüne sermektedir.

Osmanlı kültür ve bilim hayatına sağladığı katkılar arasında medreselere verilen önem, yeni kütüphanelerin kurulması ve mevcut eğitim sisteminin güçlendirilmesi de yer almaktadır. I. Selim, fethettiği bölgelerdeki ilim mirasını Osmanlı Devleti’nin bünyesine kazandırarak, Osmanlı’nın bilimsel ve kültürel zenginliğini artırmaya yönelik adımlar atmıştır. Padişahın himayesinde bilimsel eserlerin tercüme edilmesi ve ilim merkezlerinin yeniden yapılandırılması, Osmanlı Devleti’nin kültürel yükselişine büyük katkı sağlamıştır.

Bu süreçte Osmanlı sarayı, bir ilim merkezi haline gelmiş ve farklı coğrafyalardan gelen alimler burada himaye edilmiştir. I. Selim’in kültür ve ilim faaliyetlerine verdiği önem, Osmanlı Devleti’nin ilerleyen dönemlerdeki eğitim ve bilim politikalarına yön vermiş ve Osmanlı ilim dünyasının daha geniş bir coğrafyada etkili olmasının temelini oluşturmuştur.

Sağlık Sorunları ve Vefatı

I. Selim’in son yıllarında sağlığının giderek bozulduğu ve bu durumun devlet yönetimini doğrudan etkilediği görülmektedir. Padişah, Edirne’de bulunduğu sırada sağlık sorunları nedeniyle zor günler geçirmiş, özellikle sürekli artan ağrılar ve halsizlik onu devlet işlerinden uzaklaştırmaya başlamıştır. Bir süre sonra İstanbul’a dönme kararı alan I. Selim, dönüş yolculuğunda rahatsızlığının şiddetlenmesi üzerine Çorlu’da dinlenmek zorunda kalmıştır.

Çorlu’da geçirilen süre boyunca padişahın durumu ağırlaşmış ve hekimlerin tüm müdahalelerine rağmen sağlığı düzelmemiştir. Hastalığının kesin sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte, muhtemelen cilt hastalıklarına dayanan bir rahatsızlıktan muzdarip olduğu ifade edilmektedir. I. Selim, burada vefat etmiş ve ani ölüm haberi devlet erkânı tarafından büyük bir titizlikle ele alınmıştır. Padişahın vefatı, Osmanlı tahtının tek varisi olan Şehzade Süleyman’ın Manisa’dan İstanbul’a güvenli bir şekilde gelmesi sağlanana kadar gizlenmiştir.

Devlet işlerinde herhangi bir aksama yaşanmaması için ölüm haberi halktan saklanmış ve sarayda hazırlıklar tamamlandıktan sonra duyurulmuştur. Şehzade Süleyman, İstanbul’a ulaştığında padişahın naaşı törenle başkente getirilmiş ve Fatih Camii’nde düzenlenen cenaze merasimiyle toprağa verilmiştir. I. Selim’in vefatı Osmanlı tahtında yeni bir dönemin başlangıcını işaret etmiş, yerine geçen Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı İmparatorluğu’nu uzun yıllar boyunca yönetecek ve devletin en parlak dönemlerinden birine imza atacaktır.

I. Selim’in Mirası ve Sonuç

I. Selim’in sekiz yıllık saltanatı, Osmanlı tarihindeki en önemli dönemlerden biri olarak kabul edilir. Kısa sürede elde ettiği büyük zaferler ve devletin sınırlarını genişletme çabaları, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi, ekonomik ve askeri gücünü önemli ölçüde artırmıştır. Onun saltanatı boyunca gerçekleştirilen seferler, Osmanlı Devleti’nin Doğu İslam dünyasındaki liderlik pozisyonunu pekiştirmiş ve hilafetin Osmanlılara geçişiyle İslam dünyasında dini bir otorite haline gelmiştir.

I. Selim’in en büyük başarılarından biri, Osmanlı Devleti’nin Safeviler ve Memlükler karşısında kazandığı zaferlerle doğudaki tehditleri bertaraf etmesidir. Safevi Devleti’ne karşı gerçekleştirilen Çaldıran Seferi, Osmanlıların doğu sınırlarını güvence altına almış ve Şii tehdidine karşı Sünni İslam dünyasını Osmanlı çatısı altında birleştirme politikasını güçlendirmiştir. Memlükler üzerindeki zaferleri ise Osmanlı Devleti’ne Hicaz bölgesinin kontrolünü kazandırarak, kutsal şehirlerin koruyuculuğunu üstlenmesini sağlamış ve Osmanlı’yı İslam dünyasının lideri konumuna getirmiştir.

Osmanlı Devleti’nin ekonomik ve askeri gelişimi açısından I. Selim’in reformları önemli bir yer tutmaktadır. Onun döneminde fethedilen yeni topraklar, devletin mali yapısını güçlendirmiş, özellikle Mısır’ın zengin kaynakları Osmanlı hazinesine büyük katkı sağlamıştır. Ayrıca donanma alanında yapılan yatırımlar, Osmanlı’nın Akdeniz’deki hakimiyetini pekiştirmiş ve ticaret yolları üzerinde daha güçlü bir denetim kurmasına olanak tanımıştır.

Kültürel anlamda da I. Selim, Osmanlı Devleti’nin önemli bir değişim yaşamasına öncülük etmiştir. Tebriz, Şam ve Kahire gibi İslam dünyasının önemli ilim merkezlerinden İstanbul’a getirilen alimler ve sanatkarlar, Osmanlı kültür ve ilim hayatına büyük katkılar sunmuştur. Osmanlı medreselerinde Safevi ve Memlük mirasının etkisi hissedilmiş, böylece devletin entelektüel gelişimi hız kazanmıştır.

Sonuç olarak, I. Selim’in saltanatı Osmanlı Devleti’nin bir dünya imparatorluğu haline gelme sürecinde kritik bir dönemi temsil etmektedir. Onun kazandığı askeri zaferler ve gerçekleştirdiği idari düzenlemeler, Osmanlı Devleti’ni hem doğuda hem de batıda güçlü bir devlet haline getirmiştir. I. Selim’in bıraktığı miras, Osmanlı tarihinin ilerleyen dönemlerinde Kanuni Sultan Süleyman döneminin parlak başarılarına zemin hazırlamış ve Osmanlı’nın İslam dünyasındaki konumunu sağlamlaştırmıştır.

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar

  • Bostan, İ. (2006). Beylikten İmparatorluğa: Osmanlı Denizciliği. İstanbul: Kitap Yayınevi​.
  • Burbank, J., & Cooper, F. (2012). İmparatorluklar Tarihi: Farklılıkların Yönetimi ve Egemenlik. İstanbul: İnkılâp Kitabevi​.
  • Emecen, F. M. (2009). Osmanlı Klasik Çağında Siyaset. İstanbul: Timaş Yayınları​.
  • Emecen, F. M. (2011). İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları-1: Bayezid (II), Yavuz, Kanuni. İstanbul: İSAM Yayınları​
  • İnalcık, H. (2009). Devlet-i ‘Aliyye: Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-1, Klasik Dönem (1302-1606): Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları​

Akademik Çalışmalar

I. Selim’in son yılları ve Osmanlı Devleti’nin gelişimi üzerine daha derinlemesine bilgi edinmek isteyenler için aşağıdaki akademik çalışmaları incelemeniz faydalı olacaktır:

  • İdrîs-i Bitlisî’nin Selîmşâhnâme Adlı Eseri ve İkinci Müellif Olarak Ebülfazl Mehmed Efendi’nin Metne Katkıları Üzerine Bir Değerlendirme
    Bu makale, İdrîs-i Bitlisî’nin Selîmşâhnâme adlı eserini ve Ebülfazl Mehmed Efendi’nin metne katkılarını incelemektedir. Eser, I. Selim’in saltanat dönemindeki önemli olayları ve padişahın son yıllarını kapsamaktadır. Home
  • I. Selim’in Taht Mücadelesinde İstihbaratın Rolü
    Bu çalışma, I. Selim’in taht mücadelesi sırasında istihbaratın nasıl kullanıldığını ve bu süreçteki etkilerini analiz etmektedir. Padişahın stratejik hamleleri ve istihbaratın önemi vurgulanmaktadır. Home
  • 15. Yüzyıl Osmanlı Dönemi Minyatür Sanatı Üzerine Bir Değerlendirme
    Bu makale, II. Bayezid ve I. Selim’in saltanat yıllarını kapsayan dönemde Osmanlı minyatür sanatının gelişimini ele almaktadır. Kültürel faaliyetler ve sanatın devlet politikalarıyla ilişkisi incelenmektedir. Home

Bu çalışmalar, I. Selim’in son yılları ve Osmanlı Devleti’nin siyasi, kültürel ve sanatsal gelişimi hakkında kapsamlı bilgiler sunmaktadır.

İlgili Bağlantılar

Osmanlı-Safevi Mücadelesi: Doğu Meselesi, Merkeziyetçi Yönetim(Yeni sekmede açılır)

Yeni Bir İktidar Mücadelesinin Başlangıcı ve II.Bayezid’in Ölümü(Yeni sekmede açılır)

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top