Osmanlı’nın Cihan Devleti Haline Gelişi

Osmanlı’nın Cihan Devleti Haline Gelişi: Hazırlayan Gelişmeler

Osmanlı’nın cihan devleti haline gelişi hazırlayan gelişmeler, siyasi ve askeri stratejilerin yanı sıra ekonomik ve idari reformlarla desteklenmiştir. Osmanlı Devleti, doğuda Safevîler ve güneyde Memlükler ile yapılan savaşlarla topraklarını genişletmiş, hilafeti devralarak İslam dünyasında dini bir lider konumuna yükselmiştir. Osmanlı’nın cihan devleti haline gelişi hazırlayan gelişmeler arasında batıda Avrupa ile yürütülen mücadeleler, donanmanın güçlendirilmesi ve ticaret yollarının kontrol altına alınması yer almaktadır. Bu süreçte Osmanlı ordusunun modernizasyonu ve merkeziyetçi yönetim anlayışı, devletin küresel bir güç olmasını sağlayan en önemli unsurlar arasında bulunmaktadır.

Osmanlı’nın Cihan Devleti Haline Gelişi: Hazırlayan Gelişmeler

Osmanlı’nın Cihan Devleti Haline Gelişi: Giriş

Osmanlı Devleti’nin cihan devleti haline gelmesi, tarih boyunca çeşitli askeri, siyasi ve ekonomik gelişmelerin bir araya gelmesiyle mümkün olmuştur. Osmanlı’nın doğuda Safevîler ve güneyde Memlükler ile yaptığı savaşlar, batıda ise Avrupa güçleriyle giriştiği mücadeleler, devletin hem doğuda hem batıda dengeli bir büyüme sağlamasını mümkün kılmıştır. Bu süreçte Osmanlılar, doğu ve batı politikalarını dikkatli bir şekilde dengelemiş, askeri ve idari reformlarla devletin gücünü artırmışlardır.

I. Selim’in gerçekleştirdiği seferler, Osmanlı’nın İslam dünyasında liderliğini pekiştiren önemli adımlardan biri olmuş, Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise bu stratejik kazanımlar kalıcı bir dünya gücüne dönüşmüştür. Doğu’daki Safevî tehdidinin bertaraf edilmesi ve güneyde Mısır’ın Osmanlı topraklarına katılması, Osmanlı Devleti’nin İslam dünyasındaki otoritesini güçlendirmiştir. Aynı zamanda batıda Avrupa devletlerine karşı sürdürülen fetih politikaları, Osmanlı’nın küresel bir güç haline gelmesine zemin hazırlamıştır.

Bu dönemde Osmanlı Devleti, ticaret yollarının kontrolünü ele geçirerek ekonomik gücünü artırmış ve donanmasını güçlendirerek Akdeniz ve Hint Okyanusu’nda etkili bir güç haline gelmiştir. Devletin idari yapısında gerçekleştirilen reformlar ise Osmanlı yönetiminin geniş toprakları etkin bir şekilde kontrol etmesini sağlamış, Osmanlı’nın bir cihan devleti olma sürecinde kritik bir rol oynamıştır.

Doğuda Genişleme ve Safevî Tehdidi

Osmanlı Devleti’nin doğu siyasetinde en büyük tehditlerden biri, Safevî Devleti’nin Anadolu’daki etkinliği olmuştur. Safevîler, özellikle Şii propagandaları ile Osmanlı topraklarında kendilerine bağlı unsurlar oluşturmayı amaçlamış ve bu durum Osmanlı Devleti için ciddi bir iç ve dış tehdit haline gelmiştir. Anadolu’da Safevî yanlısı grupların artması, Osmanlı yönetimini doğu sınırlarını güvence altına alma konusunda harekete geçmeye zorlamıştır.

Bu tehdit karşısında I. Selim, 1514 yılında Çaldıran Seferi ile Safevî Devleti üzerine yürüyerek büyük bir zafer kazanmıştır. Osmanlı ordusu, Safevîlerin geleneksel taktiklerine karşı güçlü bir ateşli silah üstünlüğü sağlamış ve Safevî hükümdarı Şah İsmail’in ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Çaldıran Savaşı, Osmanlı Devleti’nin doğudaki üstünlüğünü pekiştirmiş ve İran içlerine kadar ilerlemesini sağlamıştır.

Savaş sonrasında Osmanlı yönetimi, doğudaki ticaret yollarının kontrolünü ele geçirmek için stratejik adımlar atmıştır. Safevîlerin Kafkasya ve Orta Asya ile bağlantısını kesmek amacıyla Doğu Anadolu’da kaleler inşa edilmiş ve bölgenin güvenliği sağlanmıştır. Ayrıca, Safevîler ile Osmanlı arasındaki ticari bağlar kesilmiş, Safevîlere uygulanan ekonomik ambargolarla doğu ticaret yollarının Osmanlı kontrolüne geçmesi sağlanmıştır.

Böylece Osmanlı Devleti, Safevî tehdidini bertaraf ederek doğu sınırlarını güvence altına almış, Anadolu’daki Şii propagandasının etkisini azaltmış ve Osmanlı’nın doğuda genişlemesini sağlayacak önemli bir stratejik üstünlük elde etmiştir.

Güneyde Osmanlı Hakimiyeti ve Hilafetin Osmanlılara Geçişi

Osmanlı Devleti’nin cihan devleti olma sürecindeki en önemli adımlardan biri, güneyde gerçekleştirilen Mısır Seferi ve bu seferin sağladığı stratejik kazanımlardır. I. Selim, Osmanlı Devleti’nin İslam dünyasındaki liderliğini pekiştirmek ve ticaret yollarının kontrolünü sağlamak amacıyla Memlükler üzerine harekât düzenlemiştir. 1516 yılında Mercidabık Savaşı, ardından 1517’de Ridaniye Savaşı ile Osmanlı ordusu Memlükleri ağır yenilgilere uğratmış ve Mısır topraklarını ele geçirmiştir.

Bu zaferlerle Osmanlılar, sadece Mısır gibi stratejik bir bölgeyi fethetmekle kalmamış, aynı zamanda Kutsal Topraklar olan Mekke ve Medine’nin de himayesini üstlenmiştir. Hicaz bölgesinin Osmanlı yönetimine geçmesi, padişaha “Hâdimü’l-Haremeyn” (Mekke ve Medine’nin hizmetkârı) unvanını kazandırmış ve Osmanlı padişahları İslam dünyasında dini liderlik konumlarını güçlendirmiştir. Böylece Osmanlı Devleti, İslam dünyasında en yüksek otorite konumuna yükselmiş ve Müslüman halklar üzerindeki etkisini artırmıştır.

Mısır’ın fethi aynı zamanda ekonomik ve ticari açıdan da Osmanlı Devleti’ne büyük kazançlar sağlamıştır. Kızıldeniz ve Akdeniz ticaret yolları Osmanlı denetimine geçmiş, Hindistan ve Uzak Doğu’ya giden ticaret akışı Osmanlı’nın kontrolü altına alınmıştır. Böylece Osmanlı Devleti, doğu-batı ticaretinde önemli bir güç haline gelmiş ve ekonomik gücünü pekiştirmiştir.

Halifeliğin Osmanlılara geçişi de bu süreçte gerçekleşmiş ve Abbasi soyundan gelen son halife III. Mütevekkil, Osmanlı sultanı I. Selim’e biat etmiştir. Bu olay, Osmanlı Devleti’nin siyasi meşruiyetini artırmış ve Osmanlı padişahlarını yalnızca bir hükümdar değil, aynı zamanda İslam dünyasının lideri konumuna taşımıştır. Halifeliğin Osmanlılara geçmesi, devletin dini ve siyasi birliğini pekiştirmiş ve Müslüman dünyada Osmanlı Devleti’ni vazgeçilmez bir otorite haline getirmiştir.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nin güneydeki fetihleri, siyasi ve dini açıdan büyük bir güç kazanmasını sağlamış, hilafetin Osmanlılara geçişi ile devletin İslam dünyasındaki etkinliği zirveye ulaşmıştır. Bu süreç, Osmanlı’nın sadece askeri bir güç değil, aynı zamanda dini liderlik bakımından da güçlü bir konuma gelmesini sağlamıştır.

Batı’da Genişleme Politikaları ve Avrupa ile Mücadele

Osmanlı Devleti’nin cihan devleti olma yolunda izlediği en önemli stratejilerden biri de batıya yönelik genişleme politikaları olmuştur. Osmanlıların Avrupa’daki ilerleyişi, hem askeri hem de siyasi hamlelerle desteklenmiş, Akdeniz ve Orta Avrupa’da büyük bir Osmanlı etkisi hissedilmiştir. Bu dönemde Osmanlı, özellikle Venedik, Macaristan ve Kutsal Roma İmparatorluğu gibi güçlü Avrupa devletleriyle çeşitli mücadelelere girmiştir.

Osmanlı-Venedik Savaşları ve Akdeniz Hakimiyeti

Osmanlı Devleti, Akdeniz’deki üstünlüğünü sağlamlaştırmak adına Venedik ile uzun süren mücadelelere girişmiştir. Venedik, Doğu Akdeniz’de Osmanlıların genişlemesine karşı duran en önemli denizci devletlerden biri olmuştur. Osmanlı, Venediklilere karşı düzenlediği seferler ve donanma gücünü artırma çabalarıyla Akdeniz ticaret yollarını kontrol altına almayı hedeflemiştir. Rodos’un fethi ve Doğu Akdeniz’deki Osmanlı ilerleyişi, Venediklilerin bölgedeki ticari gücünü zayıflatmış ve Osmanlı’nın Akdeniz’deki hakimiyetini pekiştirmiştir.

Osmanlı donanmasının güçlenmesiyle birlikte, Venedik’in elinde bulunan bazı kıyı kaleleri Osmanlı kontrolüne geçmiş, bu sayede Akdeniz’de Osmanlı üstünlüğü sağlanmıştır. Özellikle, Osmanlı’nın Kuzey Afrika kıyılarındaki etkinliği, Venedik ve diğer Avrupa devletlerinin Osmanlı deniz gücüne karşı savunma stratejileri geliştirmesine neden olmuştur.

Osmanlı-Macaristan İlişkileri ve Batı Avrupa’daki Osmanlı İlerleyişi

Osmanlı Devleti’nin batıya yönelik genişleme stratejisinin bir diğer önemli ayağı, Macaristan ile olan mücadelesidir. Osmanlılar, doğrudan Avrupa içlerine ilerleyebilmek için Macaristan Krallığı ile defalarca karşı karşıya gelmiştir. Macaristan, Osmanlı’nın Balkanlar’daki genişlemesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak kabul edilmiş ve Osmanlı orduları Macar topraklarına seferler düzenleyerek Orta Avrupa’da etkisini artırmaya çalışmıştır.

Osmanlı-Macar ilişkileri, Osmanlı’nın Balkanlar’daki varlığını pekiştirmesi ve Tuna boylarında askeri üstünlük sağlamasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Macaristan’ın Osmanlı himayesine girmesiyle birlikte, Osmanlı Devleti Avrupa’da önemli bir güç konumuna ulaşmış ve Orta Avrupa’da sınırlarını genişletmiştir.

Kutsal Roma İmparatorluğu ile Osmanlı’nın Stratejik Rekabeti

Osmanlı Devleti, Avrupa’nın en büyük güçlerinden biri olan Kutsal Roma İmparatorluğu ile uzun süren bir rekabete girişmiştir. Kutsal Roma İmparatorluğu, Osmanlı’nın Avrupa içlerine ilerleyişini durdurmaya çalışmış, ancak Osmanlı ordularının askeri üstünlüğü karşısında zorlanmıştır. Osmanlı’nın bu dönemde uyguladığı strateji, Avrupa içlerinde ilerlemek yerine sınır bölgelerini güçlendirmek ve uzun vadeli bir savunma hattı oluşturmaktı.

Osmanlı ve Kutsal Roma İmparatorluğu arasındaki mücadele, özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde doruk noktasına ulaşmış ve Osmanlı Devleti, batı yönündeki seferleriyle Avrupa’daki etkinliğini artırmıştır. Osmanlı’nın Avusturya ve Alman prenslikleri üzerindeki baskısı, Avrupa devletleri arasında Osmanlı’ya karşı ittifak girişimlerine yol açmıştır. Ancak Osmanlı, Balkanlar ve Orta Avrupa’daki hakimiyetini uzun süre korumayı başarmıştır.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nin batıdaki genişleme politikaları, Akdeniz’deki Venedik ile olan mücadeleler, Macaristan üzerinden yapılan ilerlemeler ve Kutsal Roma İmparatorluğu ile girişilen stratejik rekabet çerçevesinde şekillenmiştir. Bu mücadeleler, Osmanlı’nın Avrupa’daki etkisini artırırken, Osmanlı’yı bir dünya gücü haline getiren süreçte önemli bir rol oynamıştır.

Denizcilik ve Ticaretin Güçlendirilmesi

Osmanlı Devleti, cihan devleti olma yolunda denizcilik ve ticareti güçlendirmeye büyük önem vermiştir. Akdeniz ve Hint Okyanusu’ndaki stratejik hakimiyet, Osmanlı ekonomisinin gelişmesinde ve askeri gücünün pekiştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı donanmasının geliştirilmesi, hem Avrupa devletlerine karşı denizlerde üstünlük sağlamak hem de doğu ticaret yollarını kontrol altına almak amacıyla hız kazanmıştır.

Akdeniz’de Osmanlı Hakimiyeti

Osmanlı donanması, özellikle Venedik, Ceneviz ve İspanya gibi güçlü denizci devletlerle rekabet edebilmek için güçlendirilmiş ve Akdeniz’deki Osmanlı hakimiyeti genişletilmiştir. Akdeniz’deki ticaret yollarının güvenliği sağlanmış, Osmanlı tersanelerinde yeni gemi inşa projeleri hayata geçirilmiştir. Rodos Adası’nın fethi ve Kuzey Afrika kıyılarındaki Osmanlı hakimiyeti, Akdeniz’de stratejik üstünlük sağlanmasına büyük katkı sunmuştur.

Osmanlıların Akdeniz’deki hâkimiyeti, Mısır’ın fethiyle daha da güçlenmiş, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na açılma imkânı doğmuştur. Süveyş ve İskenderiye limanları Osmanlı ticaret sistemine entegre edilmiş ve bölgedeki ticari hareketlilik Osmanlı Devleti’nin lehine gelişmiştir.

Hint Okyanusu ve Portekiz Tehdidi

Osmanlı Devleti’nin denizcilik politikalarının en önemli hedeflerinden biri, Hint Okyanusu’ndaki Portekiz tehdidini bertaraf etmek olmuştur. Portekizlilerin Doğu ticaret yollarına hakim olma çabaları, Osmanlı Devleti’nin ekonomik çıkarlarına zarar vermekteydi. Portekiz, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’nda güçlü bir varlık oluşturarak, Osmanlı’nın doğudaki ticaretini engellemeye çalışmıştır.

Bu tehdide karşı Osmanlı Devleti, Süveyş Tersanesi’ni kurarak Hint Okyanusu’ndaki etkinliğini artırmaya çalışmış ve Gücerat Sultanlığı ile iş birliği yaparak Portekiz tehdidine karşı deniz seferleri düzenlemiştir. Hadım Süleyman Paşa ve Piri Reis gibi önemli denizciler, Osmanlı donanmasını Hint Okyanusu’nda aktif hale getirmek ve ticaret yollarının güvenliğini sağlamak için görevlendirilmiştir. Osmanlılar, Basra Körfezi’nde kaleler inşa ederek ve Yemen kıyılarını güçlendirerek Portekiz’in ilerleyişini durdurmaya çalışmışlardır.

Ticaret Yollarının Kontrol Altına Alınması

Osmanlı Devleti, Mısır ve Hicaz’ın fethiyle birlikte Doğu ticaret yolları üzerinde önemli bir denetim sağlamıştır. Baharat ve ipek yolları Osmanlı denetimine girerken, Süveyş Kanalı ve Basra Körfezi gibi stratejik bölgelerde yeni ticari düzenlemeler yapılmıştır. Osmanlı yönetimi, Hint Okyanusu’ndan gelen ticaretin İstanbul ve diğer büyük Osmanlı limanlarına ulaşmasını sağlamak amacıyla çeşitli ekonomik teşvikler uygulamıştır.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nin denizcilik ve ticaret politikaları, doğu-batı ticaret yollarının güvence altına alınmasını ve Osmanlı Devleti’nin küresel ticarette daha güçlü bir aktör haline gelmesini sağlamıştır. Hint Okyanusu’ndaki Portekiz tehdidine karşı alınan tedbirler ve Akdeniz’de sağlanan üstünlük, Osmanlı’nın cihan devleti olma sürecinde kritik bir rol oynamıştır.

İdari ve Askeri Reformlar

Osmanlı Devleti’nin cihan devleti olma yolundaki en önemli adımlarından biri, fethedilen yeni topraklarda uygulanan idari reformlardır. I. Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde Osmanlı yönetimi, genişleyen topraklarını daha etkin bir şekilde kontrol etmek amacıyla idari düzenlemeler gerçekleştirmiştir. Bu reformların temel amacı, merkezi otoriteyi güçlendirmek ve Osmanlı yönetim sistemini yeni bölgelerde işler hale getirmek olmuştur.

Fethedilen topraklarda eyalet sistemi genişletilmiş ve yerel yönetimler Osmanlı merkezi idaresine bağlanarak daha sıkı bir denetim altına alınmıştır. Mısır ve Hicaz gibi yeni bölgelerde Osmanlı hukuk sisteminin uygulanması sağlanmış ve yerel yöneticilerin Osmanlı idari geleneklerine uygun hareket etmeleri zorunlu hale getirilmiştir. Bu süreçte, özellikle kadılar ve beylerbeyiler, Osmanlı merkezi otoritesinin temsilcileri olarak atanmış ve yerel halk ile Osmanlı yönetimi arasında bir denge kurulmuştur.

Askeri alanda ise Osmanlı Devleti, artan sınırlarını koruyabilmek adına ordunun modernizasyonuna büyük önem vermiştir. Yeni fethedilen topraklarda kalelerin inşası ve mevcut kalelerin güçlendirilmesiyle Osmanlı ordusunun savunma gücü artırılmıştır. Ayrıca, Osmanlı askeri teşkilatında yenilikler yapılarak topçu sınıfı genişletilmiş ve ateşli silahların kullanımına daha fazla ağırlık verilmiştir.

Bu dönemde Osmanlı ordusunun etkinliğini artıran en önemli unsurlardan biri de Tımarlı Sipahi sisteminin genişletilmesidir. Fethedilen yeni bölgelerde tımar sistemi uygulamaya konularak, hem Osmanlı mali yapısına katkı sağlanmış hem de bölgenin güvenliği yerel sipahiler aracılığıyla korunmuştur. Bunun yanı sıra, kapıkulu askerlerinin sayısında artış yapılmış ve Osmanlı ordusunun disiplin ve lojistik altyapısı güçlendirilmiştir.

Merkezileşme politikaları da Osmanlı devlet yapısında önemli değişimlere neden olmuştur. Devletin farklı bölgelerindeki idari birimler daha sıkı kontrol altına alınmış, yerel yöneticilerin bağımsız hareket etmeleri önlenmiş ve Osmanlı yönetim anlayışı tüm topraklarda standart hale getirilmiştir. Böylece Osmanlı, geniş topraklarını daha etkin bir şekilde yönetme imkanı bulmuş ve merkezi otoritesini daha da sağlamlaştırmıştır.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nin cihan devleti olma sürecinde idari ve askeri reformlar, devletin yönetim ve askeri yapısını güçlendiren en önemli unsurlar olmuştur. Merkezi otoritenin pekiştirilmesi ve ordunun modernizasyonu, Osmanlı Devleti’nin uzun vadeli hakimiyetini sürdürebilmesini sağlayan temel faktörlerden biri olmuştur.

Sonuç ve Osmanlı’nın Cihan Devleti Olma Süreci

Osmanlı Devleti, doğuda Safevîler, güneyde Memlükler ve batıda Avrupa devletleriyle yaptığı mücadeleler sonucunda geniş bir coğrafyada hakimiyet kurarak bir cihan devleti olma yolunda önemli adımlar atmıştır. Doğu seferleri ile Osmanlı, Safevî tehdidini ortadan kaldırarak İran ve Kafkasya’da siyasi üstünlük sağlamış, güneyde ise Mısır’ın fethiyle hilafeti ele geçirerek İslam dünyasının dini lideri konumuna yükselmiştir. Batıda ise Balkanlar ve Macaristan üzerindeki fetihler, Osmanlı’nın Avrupa’daki etkisini artırmış ve Avrupa devletleriyle sürekli bir rekabet içinde olmasını sağlamıştır.

Bu başarıların temelinde, Osmanlı’nın güçlü askeri teşkilatı, merkeziyetçi yönetim anlayışı ve ekonomik politikaları yatmaktadır. Fethedilen bölgelerde Osmanlı yönetim sisteminin uygulanması, vergi düzenlemeleri ve güçlü lojistik altyapı, devletin büyümesini sürdürülebilir kılmıştır. Ayrıca Osmanlı donanmasının Akdeniz ve Hint Okyanusu’ndaki üstünlüğü, ticaret yollarının güvenliğini sağlamış ve Osmanlı’yı küresel bir ekonomik güç haline getirmiştir.

Osmanlı Devleti’nin hilafeti ele geçirmesi, sadece siyasi bir kazanç olmakla kalmamış, aynı zamanda Osmanlı padişahlarının İslam dünyasında büyük bir meşruiyet kazanmasını sağlamıştır. Hicaz bölgesinin kontrolü, Osmanlıların dini otoritesini pekiştirmiş ve İslam dünyasında birleştirici bir güç olarak konumlandırılmasına yardımcı olmuştur. Bu durum, Osmanlı’nın farklı kıtalardaki Müslüman topluluklar üzerinde güçlü bir etki kurmasına olanak tanımıştır.

Osmanlı Devleti’nin Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarındaki genişlemeleri, stratejik hamleler ve uzun vadeli politikalarla desteklenmiş ve Osmanlı, yalnızca askeri bir güç değil, aynı zamanda kültürel ve ekonomik bir merkez haline gelmiştir. Osmanlı’nın doğu ve batı arasında köprü konumunda olması, devletin cihan devleti haline gelmesindeki en önemli faktörlerden biri olmuştur.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nin cihan devleti olma süreci, doğu, batı ve güneyde elde edilen zaferler, hilafetin Osmanlı yönetimine geçmesi ve askeri gücün etkin kullanımı sayesinde gerçekleşmiştir. Osmanlı’nın bu dönemde uyguladığı başarılı stratejiler, devletin dünya çapında bir güç olmasını sağlamış ve Osmanlı’yı tarih sahnesinde kalıcı bir imparatorluk haline getirmiştir.

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar

  • Bostan, İ. (2006). Beylikten İmparatorluğa: Osmanlı Denizciliği. İstanbul: Kitap Yayınevi​.
  • Burbank, J., & Cooper, F. (2012). İmparatorluklar Tarihi: Farklılıkların Yönetimi ve Egemenlik. İstanbul: İnkılâp Kitabevi​.
  • Emecen, F. M. (2009). Osmanlı Klasik Çağında Siyaset. İstanbul: Timaş Yayınları​.
  • Emecen, F. M. (2011). İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları-1: Bayezid (II), Yavuz, Kanuni. İstanbul: İSAM Yayınları​
  • İnalcık, H. (2009). Devlet-i ‘Aliyye: Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-1, Klasik Dönem (1302-1606): Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları​

Akademik Çalışmalar

Osmanlı Devleti’nin cihan devleti olma süreci üzerine çeşitli akademik çalışmalar bulunmaktadır. Aşağıda, bu konuya dair bazı önemli çalışmalara yer verilmiştir:

  • Ersan, M. (2013). Türkiye Selçuklu Devleti’nin Dağılışı. Tarih Kritik, 3(1), 77-78. Bu makalede, Türkiye Selçuklu Devleti’nin çöküş süreci ve bu sürecin Osmanlı Devleti’nin yükselişine etkileri incelenmektedir. Home
  • Elibol, A. (2023). Osmanlı Gerileme Paradigmasının Sonu. Gazi Akademik Bakış Dergisi, 16(32), 87-106. Bu çalışmada, Osmanlı Devleti’nin gerileme paradigması eleştirilmekte ve Osmanlı’nın değişim ve dönüşüm süreçleri analiz edilmektedir. Home
  • Taş, K. Z. (2016). Osmanlı’nın Son Cihan Projesi: Kudüs Selâhattin Eyyûbi Külliye-i İslâmiyesi. Tarih Kritik, 3(1), 77-78. Bu makalede, Osmanlı Devleti’nin son dönem projelerinden biri olan Kudüs Selâhattin Eyyûbi Külliyesi ele alınmaktadır. Home

Bu çalışmalar, Osmanlı Devleti’nin cihan devleti olma sürecini farklı açılardan ele alarak derinlemesine analizler sunmaktadır.

İlgili Bağlantılar

Cihan Hâkimiyeti Peşinde: Fatih Sultan Mehmed’in Stratejileri(Yeni sekmede açılır)

I.Selim Döneminin Genel Özellikleri ve Osmanlı Devleti(Yeni sekmede açılır)

Osmanlı-Safevi Mücadelesi: Doğu Meselesi, Merkeziyetçi Yönetim(Yeni sekmede açılır)

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top